Son Zenne

Son Zenne, adından da anlaşılacağı üzere bir zenne’nin dramatik hikayesini anlatıyor.

Oyun zenne rolündeki Yarkın Ünsal’ın keyifli dansıyla başlıyor. Oyun öyle gidecek derken, gergin bir hava esiyor, küfürler gırla gidiyor. Bu bazılarını rahatsız etse de, o dünyanın dilini yansıtması açısından doğru bir tercih.

Görmemeye çalıştığımız, duyunca kulaklarımızı tıkadığımız, umursamadığımız ensest ilişkileri, aile içi şiddeti, kadınların ikinci sınıflığı, eşcinselliği ile barışamamış bunu gizlemek için ağır abi maskesini takmış kişilerin zulümleri ve eşcinselliği ile barışık yaşamaya gayret eden zennenin Türkiye’de ki dramı… Tüm bu etkili ve dramatik hikayeleri yaşamış karakterlerine rağmen klasik bir gidişatı var Son Zenne’nin. Bir süre sonra karakterlerin hikayeleri ortaya çıktıkça nasıl ilerleyebileceğine dair tahminler kişiyi yanıltmıyor ve zaten sonu beklenmedik bir sonla da bitmiyor. Tüm bu klasik yapısına rağmen, son replik edilir edilmez tereddütsüz ayağa kalkıp alkışlamaya başlıyorsun. Oyuncular öyle güçlü performanslar sergiliyorlar ki, hikayenin o klasik yapısını başka bir noktaya taşıyorlar. Vasat bir oyunculuk olsa belki de, burun kıvrılıp verilen paraya ve zamana acınabilirdi.

Kimine göre sarsıcı bir son, kimine göre tahmini zor olmadığı için klasik. Ben klasik diyenlerdenim. Sürprizsiz ancak etkili. Özellikle Yarkın Ünsal’ın güçlü oyunuyla o klasik son etkili bir noktaya taşınmış.

Bu noktada Yarkın Ünsal içinde ayrı bir cümle etmek gerekiyor. Böylesine içten, böylesine güçlü bir performans gerçekten az bulunur nitelikte. Sarhoş  olup, saygıyla ayağa kalkıp alkışlıyorsunuz ve oyun metni eleştirisiyle değil, “Nasıl oynadı lan öyle,” cümleleriyle çıkıyorsunuz oyundan. Diğer oyuncuları da es geçmemek gerek. Sevtap Özaltun ve Cansu Fırıncı’da oldukça iyi oyunculuk sergiliyorlar.

Oyundan metin eleştirisiyle çıkılmasa da, bir iki nokta dikkati çekiyor. Oyunun başındaki eşcinsel sevişmesi yumuşacık geçiliyor. Oysaki o sahne tokat gibi yüzümüze çarpmalıydı. Oyuncular sahnede sevişmeyeceğine göre, tüm ışıklar karartılıp, şiddetli inlemeler, itirazlar, küfürlerle sahnenin sertlik dozu arttırılabilirdi ancak bu yola başvurulmamış. Kaderin tokadını yemiş zenne ile naif anadolu kızı arasında geçen bazı diyaloglarsa fazlasıyla kitap cümlesi kokuyordu ve bu sebeple, bazı dramatik sahneleri izlerken “kimse böyle konuşmuyor ki,” dedirtti. Karakterlerin ve dramanın izleyiciye geçmesi açısından küfür samimiyetinin yanında, naif anadolu kızının da kendine has diliyle o diyaloglar gerçekleşseydi daha az kusurlu bir metne dönüşebilirdi.

Son olarak da, 99 yılındaki depremde 14 yaşında olan zennenin yaşı kolayca 32 olarak hesaplanabiliyor. 32 yaşındaki bir zenne henüz yirmilerin başındaki bir naiflikle işleniyor. Bu rahatsız ediyor mu? Hayır. Zennemiz zaten naif, zaten çocuksu, zaten saf ancak kabul etmek gerekir ki, 14 yaşından 32 yaşına kadar da bir görüp geçirmişliği olmalıydı ve bazı tepkileri/cümleleri de bu görüp geçirmişlik üzerinden verilmeliydi. Benzer sorun yakın yaş grubunda olan naif anadolu kızı içinde geçerli. Eğer tepkiler değiştirilemiyor ve oyun kurgusunu bozacak duruma geliyorsa, o zaman oyun içinde karakterlerin hikayelerinin açıldığı noktada 99 yalındaki yaşları bir nebze küçültülebilir ve o yaş grubu için geçmiş hikayesi bir nebze işlenip (nerede barındı, kim/hangi kurum himayesine aldı, orda neler oldu ve sonra nasıl eniştesi devreye girip onu geri aldı gibi) iki replik eklemesiyle karakterler en azından yirmili yaşlarının ortasına çekilebilir.

Son Zenne yine de, oynadığı her sezon bir kez gidilebilinecek nitelikte bir oyun. Etkili, hoş ve sarhoş edici. Oyunu izlerken yukarıdaki eleştiriler akıla bile gelmiyor. Tek yaptığın ayağa kalkıp keyifle alkışlamak oluyor.

Gidiniz, gittikten sonra da çevrenize tavsiye ediniz ki böyle tiyatrolar ve oyuncular yaşasın.

Yazan, yöneten: Serdar Saatman
Hikaye: Nilüfer Bıyıklı
Oyuncular: Yarkın Ünsal, Sevtap Özaltun, Cansu Fırıncı
Dekor, kostüm tasarım: Oğuz Şahin
Işık tasarım: Onur Alagöz
Koreografi: Uğur Can Arıkan
Fotoğraf: Fethi Karaduman
Afiş tasarım: Berkcan Okar
Genel Sanat Yönetmeni: Levent Özdilek

Yorum bırakın